24 Kasım 2024 Pazar 12:31:09


Var mısın?

Var mısın?

 

gün doğumu ile gün batımı arasında çalış.

gün batımı ile gün doğumu arasında dinlen.

ve bunu ömrün boyunca tekrar et.

 

hayal edebileceğin bütün iyi şeyleri bu döngüye sığdırabilirsin.

 

o halde, cüz’i iradenin içinde saklı olan o sınırsız enerjiyi harekete geçirmeye

var mısın?

 

 

insanoğlu, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar seçeneğe, bilgiye, fırsata sahip.

bu o kadar da kötü bir şey değil aslında.

sadece gelişmiş bir filtreleme sistemine ihtiyacın var.

 

modern hayatın sana sunduğu tüm seçenekleri ‘meşruiyyet’ imbiğinden süzmeye,

akıl ve kalp filtresinden geçirmeye

var mısın?

 

 

Ürettiklerini dolaşıma sokmak,

projelerini paylaşmak, sosyal etkileşime açık olmak,

rekabete maruz kalmak,

kısaca,

sahneye çıkmak…

 

seni daha iyi olmaya zorlayacaktır.

çünkü geribildirimler, ilerlemenin katalizörüdür.

 

sahip olduğun her şeyi,

ürettiklerini, tükettiklerini, hayat tarzını, kişiliğini

sosyal terazide tartmaya

var mısın?

 

 

uzun vadede eylemsizliğin psikolojik yükü,

yanlış eylemden, çok daha ağırdır.

paralel evren senaryoları yazar durursun.

pişmanlıklarını, ukdelerini besler, büyütürsün.

 

yanlış eylemin bedeli ölçülebilir ve telafi edilebilir iken;

eylemsizliğin alternatif maliyeti sonsuzdur.

neler kaçırdığını asla bilemezsin.

 

o halde, şüphelerin, korkuların,

hariçten gazel okuyanların olsa da,

harekete geçmeye

var mısın?

 

 

manzaranın zirveden nasıl göründüğünü hayal etmeden önce kendine şunları sor:

 

zirveye doğru kıvrıla kıvrıla çıkan o patikada,

başın önünde ve tamamen yolculuğuna odaklanmış bir şekilde yürüyebilecek misin?

 

bu yolculuk belki de yıllar, on yıllar alacak.

zirveye ulaşmadan da başarının, huzurun keyfini sürebilecek misin?

çünkü, sisler arasındaki o muhteşem zirve bir illüzyon olabilir.

 

o halde, zirveye değil, patikaya odaklanmaya;

yolculuktan zevk almaya

var mısın?

 

 

hayatın boyunca, akılalmaz bir kararlılıkla basamakları birer birer çıkıyorsun.

zirveye çok yakınsın.

herkes sana hayran. sen kendine hayran.

gurur ve kıvanç dolusun.

o eşsiz başarı ve tatmin hissiyle kendinden geçiyorsun.

çok uğraştın. ödün vermedin.

ve bunu hakettin.

ama o da ne!

merdiveni yanlış duvara dayamışsın.

onca mücadele. onca çaba.

bir hiç uğruna geçen koca bir hayat.

üzücü, değil mi?

 

o halde, her gün, bir kaç dakika da olsa,

merdiveni doğru duvara dayayıp dayamadığını tefekkür etmeye

var mısın?

 

 

bir şeyi değiştirmiyorsan, onu seçmişsin demektir.

değiştirmediğin herşey bir tercihtir.

kabullenmedir. sahiplenmedir.

hayatının ve kişiliğinin bir parçasıdır.

 

o halde, tercihlerini tekrar gözden geçirmeye

var mısın?

 

 

yıllardır içinde taşıdığın ukdeler var.

 

yarım bırakılmış bir proje…

bir çocukluk hayali…

ihmal ettiğin bir ilişki…

zaman ayıramadığın bir hobi…

bir türlü çıkamadığın o yolculuk…

 

hepsi de biraz zaman ve çabayla üstesinden gelebileceğin şeyler…

 

o halde, önümüzdeki 10 dakika içinde,

ukdelerinden biriyle ilgili bir karar vermeye ve küçük bir adım atmaya,

var mısın?

 

 

her insan gibi senin de önceliklerin var değil mi?

 

öncelik skalanı belirleyen şey kafanın içindeki liste değil;

gün içindeki aksiyonlarındır.

 

yaptıkların, önceliklerin hakkında fikir verir.

 

o halde, önceliklerinle aksiyonlarını hizalamaya

var mısın?

 

 

sadece devam edersen, olağanüstü şeyler inşa edebilirsin.

 

neye devam edersen, onun olağanüstü verisyonuna ulaşacaksın.

neyi tekrar edersen, onda ustalaşacaksın.

 

öğrenmeye devam edersen, bilgi birikimin;

egzersize devam edersen, fiziksel görünümün;

iyi beslenmeye devam edersen, sağlığın;

birikim ve yatırım yapmaya devam edersen, servetin;

ilişkilerine özen göstermeye devam edersen, sosyal hayatın olağanüstü olacaktır.

 

üstelik, yakın gelecekte…

 

o halde, ne istediğini netleştirmeye ve o konuda bilinçli pratiklerle ustalaşmaya

var mısın?

 

 

bundan 1 sene sonra, bir çok şey için şu cümleyi kuracaksın:

‘keşke 1 sene önce başlasaydım, şu an çok daha iyi durumda olurdum.’

hiç bir varsayım, bu kadar gerçek olmamıştır.

bunu ben biliyorum. sen biliyorsun. herkes biliyor.

 

o halde, seni 1 sene içinde başka seviyelere taşıyacak o şeyle ilgili, bugün ilk adımı atmaya,

var mısın?

 

 

antik yunan uygarlığının nüvesi, birkaç filozofun akıl açıcı sorularıdır.

kezâ, islam medeniyetinde de soruların rolü çok büyüktür.

 

soru sorma kaslarını geliştir.

iyi bir cevabın olmasa da önemli değil.

sen, iyi sorular sormaya devam et.

 

mesela gün ortasında, fiziksel ve ruhsal bir çöküntü yaşarsan, şu basit soruyu sorabilirsin:

günün geri kalanını nasıl daha üretken, anlamlı ve eğlenceli hale getirebilirim?

ya da,

daha iyi bir eş, daha iyi bir anne/baba olmak için bugün hangi küçük adımları atabilirim?

ya da,

finansal açıdan kendimi daha güvende hissedebilmek için hemen, şimdi ne yapabilirim?

 

bu sorular düşüncelerinize netlik kazandıracak;

sonraki adımı daha belirgin hale getirecek

ve sizi doğru yöne doğru itecektir.

 

o halde, kendine güçlendirici, harekete geçirici sorular sormaya,

var mısın?

 

 

bize ait olan, hakkımız olan, tek bir şey var: teşebbüs etme özgürlüğü.

eylem. hareket. aksiyon.

bu kadar.

 

sonuç, meyve, ödül, başarı…

bunlar, kontrolümüzde olan şeyler değil.

herşeyi doğru yaparız ama araya hayat girer.

kader tecelli eder.

sermaye biter.

sayısız olasılıktan biri, bizi başka yerlere savurur.

 

o halde, sonuca değil; sürece aşık olmaya

ve hayatını doğru aksiyonlarla örmeye

var mısın?

 

 

ustalığın anası tekrardır.

ustalık, sürece güvenmek, gelişimin kümülatif olduğunu bilmektir.

 

günlük pratiklerin, bileşik sonuçlar ürettiğine,

sonuçların zaman içinde katlanarak büyüdüğüne

inanmaktır.

 

başarının her biçimi için ihtiyacın olan tek strateji,

biraz sabır, bolca tekrardır.

 

bu prensibi, hayatının tam merkezine koymaya,

var mısın?

 

 

kaplumbağa tutarlılığı, tavşan sprintlerini sadece masallarda değil; gerçek hayatta da yener.

 

ölçülü olmak sürekliliği; süreklilik başarıyı garantiler.

 

arada bir çılgın sprintlere kalkışmak kulağa hoş gelse de,

hayatı bir kablumbağa sabrı ve tutarlılığıyla yaşamaya

var mısın?

 

--

 

karaktere, üsluba sinmiş sahici bir ‘nezaket’ kadar,

insanın standardını yükselten çok az şey vardır.

 

neredeyse sıfır enerji ile sergileyeceğin bir nezaket jestinin çarpan etkisi vardır.

hayatının farklı dönemlerinde, karşılığını tekrar tekrar ödeyecektir.

 

nezaket, muhatabının değil;

senin kalibreni ölçer.

 

o halde, neye maruz kalırsan kal,

nezaketten ödün vermemeye

var mısın?

 

 

img

Ömer ÜNER

Yorumlar