Sevgili Modern İnsan!
Sevgili Modern İnsan!
Farkında mısın, hayatın bitmek tükenmek bilmeyen bir koşturmaca içinde geçiyor.
Bir görevden diğerine… Bir aktiviteden ötekine…
Hep bir şeylere yetişmeye çalışıyorsun.
Hep bir şeyleri yetiştirmeye çalışıyorsun.
Deadline’lar havada uçuşuyor.
Son ödeme tarihleri, başvuru tarihleri, planlar, planlar, planlar…
Hep bir son dakika performansı sergilemen gerekiyor.
Bir şeylere son anda yetişiyorsun, kıl payı kaçırıyorsun, neredeyse yakalıyorsun, ucu ucuna yetişiyorsun.
Öyle bir sarmala girmişsin ki görmüyorsun, duymuyorsun, hissetmiyorsun.
Sadece yapıyorsun.
Sayısız iş yapıyorsun, sayısız görevi tamamlıyorsun, sayısız aktiviteye katılıyorsun.
Ama elbette, hiç birine gerçekten odaklanmadan…
Zihnin hep başka yerlerde.
Ya geçmiştesin, ya gelecekte.
Hep daha fazlasını, daha farklısını istiyorsun.
Yaptığın işe ruhunu katmıyorsun.
Özenmiyorsun, önemsemiyorsun.
Tabi böyle olunca, sonuçlar da seni tatmin etmiyor.
Bu tatminsizlikle, bu kez yaptığın işleri daha öfkeli, daha kalbi kırık, daha umutsuz, daha özensiz yapıyorsun.
Bir hayal kırıklığı diğerini tetikliyor. O da diğerini…
Kendinden uzaklaşıyorsun.
Kendine dair yeni olumsuz inançlar ediniyor; eskileri pekiştiriyorsun.
En acısı, gün dolduruyorsun.
İç karartıcı bir tablo değil mi?
Ne yazık ki, insanların çoğu bu durumda.
Bazen anlık ve gerçek dışı motivasyonlarla, dış etkenlerle geçici rahatlamalar, mutluluk illüzyonları yaşasalar da mutlaka aynı noktaya tekrar dönüyorlar.
Kendilerini sevmiyorlar. Başkalarını zaten sevemiyorlar. Hayatlarında anlam ve derinlik yok. Üretken değiller. Öfkeliler. Reaktifler. Kurban psikolojisine saplanıp kalmışlar. Sorunu hep dışarıda arıyorlar.
Modern dünyanın bitmek bilmeyen talepleri karşısında bunalıyorlar.
Peki bu böyle olmak zorunda mı?
Hem daha üretken ve başarılı; hem daha huzurlu ve dingin olmanın bir yolu var mı?
Bence var.
Bu anlamsızlık ve stres girdabından, bu verimsiz patinajdan kurtulmak mümkün.
Bunun en kolay ve en etkili yolu şudur: (Kulağa biraz basit hatta aptalca gelebilir, ama bir şans verin:))
Aynı anda tek bir şey yapın.
Tek bir iş, aktivite, görev, eylem seçin; diğer her şeyi unutun ve sadece onu yapın.
Hadi canım, dediğinizi duyar gibiyim. İzin verin, açıklayayım.
Modern yaşam tarzı, literatürde çoklu-görev (multitasking) olarak geçen üretkenlik yanılsamasını dikte ediyor.
Çok fazla işi aynı anda yapmaya, düşünmeye, çözümlemeye çalışma fikri bir başarı ilizyonuna yol açıyor.
Ama gerçek bunun tam tersidir.
Çoklu-görev stres, yorgunluk, verimsizlik, kalite kaybı, hayal kırıklığı, özgüven kaybı gibi sayısız olumsuz duruma neden oluyor.
Anda kalma, keyif, coşku, kanaat, hoşnutluk, farkındalık gibi bir çok güzel duygudan da yoksun bırakıyor.
Sadece yemek yiyin, sadece kitap okuyun, sadece yürüyün, sadece konuşun.
Önünüzde hangi iş varsa sadece ona odaklanın. Ruhunuzu o an her ne yapıyorsanız ona katın.
Mesela şu an sadece bu yazıyı okuyun, diğer her şeyi birkaç dakikalığına depoya kaldırın.
Bilgisayarda çalışıyorsanız sadece tek bir pencere açık olsun.
Masanızın üzerinde tek bir iş/proje olsun.
Dikkatinizi dağıtacak ve sizi multitasking’e sürükleyecek herşeyden kurtulun.
Biriyle konuşuyorsanız, zaman dursun, ve karşınızdaki kişi dünyanın en önemli kişisiymiş; dünyanın en önemli şeyini anlatıyormuş gibi dinleyin. Açık bir kalple… Tam bir odaklanmayla… Konuşma sırası bize geldiğinde atacağımız kurşunları düşünmeden… Önce anlamaya sonra anlaşılmaya çalışarak…
(Sadece bu yöntemin sosyal ilişkiler, özel hayat ve iş anlamında ne kadar etkili olduğunu anlayabilseydik, muhtemelen sorunlarımızın çoğu çözülmüştü.)
Dişinizi fırçalarken başka hiçbir şey düşünmeyin, ağzınıza yayılan o temizlik ve ferahlık hissine odaklanın.
Spor yaparken dünyadan soyutlanın, kaslarınızı, bedeninizi, kalp atışlarınızı hissedin.
Aynı anda tek bir şey.
Tek seferde tek bir eylem / aktivite / görev.
Yaptığınız şey ne olursa olsun, o an dünyanızı doldursun. Sanki başka hiç bir şey yokmuşçasına ve tek seçeneğiniz o şeymiş gibi…
İbadet ediyorsanız mesela tertemiz bir zihin ve kalp ile; tam bir huşû ile, adeta son ibadetinizmiş gibi tüm benliğinizle…
Yaptığınız şey, her şey olsun. Tüm dünyanınızı doldursun.
Bu, anda kalabilmenin de tek yoludur.
Önünüzde olan her ne ise tam bir minnettarlıkla, şükürle, ruhunuzu katarak, yüzde 100 odaklanarak yapın. O an yaptığınız şeyi yapabiliyor olmayı, eşsiz bir nimet, muhteşem bir hediye olarak görün. Büyük bir sevgiyle ve huzurla yapın.
Bu hayat boyu devam etmesi gereken bir pratiktir.
Yaptıkça, kolaylaşacaktır.
Yaptıkça, zevk almaya başlayacaksınız.
Yaptıkça, bu çok basit ama güçlü felsefeyi daha çok seveceksiniz, daha bilinçli bir şekilde uygulayacaksınız.
Her tekrar ve pratikle, üretkenliğiniz hayal bile edemediğiniz seviyelere çıkacak; hayatınız derinlik ve anlam kazanacak; hiç olmadığınız kadar huzurlu ve dingin olacaksınız.
Yorumlar
Yorum Yaz