2 Temmuz 2024 Salı 03:37:01


Japon Ekonomisini Uçuran Kaizen, Bizi Neden Uçurmasın?

Japon Ekonomisini Uçuran Kaizen, Bizi Neden Uçurmasın?

 

Kaizen 'sürekli iyileştirme' anlamına gelir.

'Daha iyi sonuçlar elde etmek, üretim sürecini iyileştirmekle mümkündür' yaklaşımına yaslanır.

 

Ana fikir şudur:

Uzun vadede sonuca en büyük etkiyi yapacak olan şey radikal değişiklikler değil; küçük ama sürekli iyileştirmelerdir.

Süreci iyileştirdiğiniz zaman çıktıların niteliği de artacaktır.

 

Kaizen, endüstriyel üretim süreçlerini optimize etmek için geliştirilmiştir.

2. dünya savaşından sonra yerle bir olan Japon ekonomisini ayağa kaldıran yöntem olarak bilinir.

Özellikle 1980'lere kadar Japonya'nın dünya ekonomisine yön vermesinde en büyük rolü oynadı.

Yalın yönetim, six sigma gibi yöntemlere de esin kaynağı oldu.

80'lerden itibaren Amerikan ekonomisinde de büyük şirketler tarafından uygulanmaya başlandı.

 

Peki, ana fikri 'küçük ama sürekli iyileşmeler' olan ve aslında iş ve üretim süreçlerine ait bir kavram olan Kaizen ilkelerini kişisel hayatlarımıza uyarlayabilir miyiz?

Bu mümkündür.

Ancak bir bakıma da oldukça zordur.

Çünkü insan beyni, değişimi büyük ve radikal yeniliklerle özdeşleştirmiştir.

Bu yüzden değişim kompleks, çok katmanlı ve zor bir süreç olarak algılanır.

 

Oysa Kaizen'de her şeyi ters yüz eden büyük yeniliklere, radikal değişikliklere yer yoktur.

Yel değirmenlerine karşı savaşmanıza; çetin irade savaşları vermenize, dik yamaçlara tırmanmanıza da gerek yoktur.

Tek yapmanız gereken pürüzleri gidermek, küçük ve sürekli iyileştirmeler yapmak ve hayatın doğal akışı içinde sessiz, sakin adımlar atmaktır.

Sisler içindeki zirveleri, sarp yamaçları aşmak yerine dağın çevresinden dolaşmaktır.

Odaklanmanız gereken tek şey bir adımı diğerinin arkasından atmaktır.

 

Bakış açısını bu şekilde değiştirdiğimiz zaman değişim kolay, uygulanabilir, üstesinden gelinebilir bir şeye dönüşür.

 

Kaizen yöntemi öncelikle sizi küçük sorular sormaya teşvik eder:

  • Sağlıklı beslenmek istiyorum, o halde bugün bu konuda ne yapabilirim?

  • Daha fazla kitap okumak istiyorum, o halde bunu kolaylaştırmak için bugün ne yapabilirim?

  • Daha fazla yürümek istiyorum, o halde bunu mümkün kılmak için ne gibi ayarlamalar yapabilirim?

 

Beyin küçük soruları sever. Çözüm üretmeye çalışır ve aksiyona geçmek ister.

Ama belirsizlik içeren büyük sorular karşısında korkar.

Bu gibi durumlarda beynin amigdala kısmı devreye girer.

Amigdala tehdit söz konusu olduğunda 'savaş ya da kaç' tepkisi verir.

 

  • Hayat amacım nedir?

  • Bu sene 1 milyon dolar kazanmak için neler yapmalıyım?

  • Hayatımı nasıl değiştirebilirim?

 

Bunlar çok genel ve büyük sorulardır.

Beyin, bu sorular karşısında korkuyu hisseder; kendini korumaya kalır.

Beynin düşünen, çözüm üreten kısmı olan kortekse ulaşmamızı engeller.

Bu da bizim çözüm odaklı adımlar atmak yerine; daha önemsiz seçeneklere yönelmemize yol açar.

Bir tür 'kaçış sendromu' devreye girer.

Değişimin getireceği belirsizliktense, güvenli limanımızda kalmayı yeğleriz.

Aşina olduğumuz şeylere tutunmaya devam ederiz.

Ancak küçük ve cevabı kolay sorular sormamız halinde amigdala'nın devreye girmesini önlemiş ve savaş ya da kaç döngüsünden kurtulmuş oluruz.

 

'Hayat amacım nedir?' yerine;

'Bugün hangi küçük adımlar atarsam hayatım biraz daha anlamlı ve üretken olur?'

 

'Bu sene 1 milyon dolar kazanmak için neler yapmalıyım?' yerine;

'Bugün yapabileceğim en küçük yatırım ne olabilir?'

 

'Hayatımı nasıl değiştirebilirim?' yerine;

'Bugün neyi daha iyi ve farklı yapabilirim?'

 

gibi küçük ve sempatik sorular sorabiliriz.

 

Bu sorular amigdala'yı uykuda yakalar, korkunun etrafından dolaşır ve kortekse ulaşır.

Korteks tekrarladığımız bu soruları depolar, işler ve hiç beklemediğimiz anlarda çok etkili cevaplar üretir.

Kaizen soruları, korkularımızın üzerinden aşmamıza imkan tanır.

 

Özetle...

Hayatımızla ilgili radikal değişimler planladığımız zaman beyin korku üretir, kendini kapatır.

Gösterişli planlarımızı hayata geçiremeyişimizin sebebi çoğunlukla bu korkudur.

Büyük değişimlerin getireceği belirsizlikten korkarız.

Başarısız olmaktan, yargılanmaktan, eleştirilmekten çekiniriz.

Elimizde olanı kaybetme korkusu bizi harekete geçmekten alıkoyar.

İnsan doğası gereği statükoyu korumaya teşnedir.

 

İşte Kaizen'in, yani küçük kararların, küçük soruların, küçük alışkanlıkların gücü burdadır.

 

Ortalığı ayağa kaldırmadan, ayaklarımızın ucuna basarak, korkularımızın çevresinden dolaşarak ilerlemek için...

Bu küçük askerlere ihtiyacımız var.

 

 

 

img

Ömer ÜNER

Yorumlar